Before Midnight (Richard Linklater) 4
Serinin onar yıl arayla çekilen ilk iki filmini dünyada sevmeyen tek kişi olarak bu filmde pes etmemin çok bariz nedenleri var. Birincisi ekip, iki filmin bir araya gelip de kör topal becerebildiği şeyi burada büyük bir maharetle başarıyor. Geçip giden hayatı ve her geçen gün üzerimize yapışan sorumluluklarımızı karakterlerin üzerinden ‘hayat gibiymiş’ gibi yapıp ıskalayan ilk iki filmin aksine; burada filmbüyük bir kararlılıkla ve bir döngüyle buna odaklanıyor. Havaalanına bırakılan çocuk akşam arıyor, arabada konuşulan iş konusu yemekte tekrar açılıyor, ikizler uyurken yenen elmanın hesabı beş dakika sonra soruluyor. Burada ilk iki filmde ‘akıp giden’ ve benim yapay bulduğum bir dünyadansa daha ‘hayat dolu’ ve daha gerçekçi bir durum söz konusu. Ve kim ne derse desin, sona saklanan muhteşem kavga sahnesi olmasa “eh” olabilecek film adeta aksiyon filmlerine taş çıkaran bir noktaya evriliyor. Sadece böyle akıl dışı bir diyalog yazabildikleri için Hawke, Delpy ve Linklater üçlüsünü ne kadar övsek az… Aşk değil de ilişkinin ne olduğunu merak edenlere çağ atlatacak bir film denilebilir Before Midnight için.
Film eleştirilerinin bulunduğu bir blog'tur. Her filmin yanında 5 üzerinden yıldız vardır.
28 Aralık 2013 Cumartesi
Blue is the Warmest Color
Blue is the Warmest Color/ Mavi En Sıcak Renktir (Abdellatif Kechiche) 5
Birbirini seven bir çiftin olduğu her filme ‘aşk filmi’ diyoruz. Ve evet, bu filmler aşk filmleri olmasına ragmen aşkın binbir türlü halini anlatıyorlar. Örneğin “Blue…” da bir aşk filmi... Fakat sinema tarihinde aşk denilen hissi, bu kadar derinden, bu kadar iliklerimize işleyerek göstermeyi başaran az sayıda filmden biri olduğuna şüphe yok. Adele karakterine can veren aynı isimli Adele Exarchopoulos ciddi ciddi insan üstü bir performans sergiliyor. Bu kız, resmen oynamayı unutup hayattaki bu duyguları yaşamış hepimizden bile daha çok ‘biz’ oluyor. Tunuslu yönetmen Abdellatif Kechiche ise bu kadar yoğun hisler barındıran filmi çekerken, kamerasını mümkün olduğunca sinemasal yapaylıktan uzak, ama bir o kadar hayata yakın tutarak yine akıl kaçırtacak bir iş çıkarıyor. Bu filmde büyüleyici bir doğallık, inanılmaz bir gündelik hayat sıradanlığı ve yoğun bir gerçekçilik var… Filmin hikayeyle hiçbir derdinin olmaması (iki kız birbirine aşık olur), bir ‘şey’ anlatmaya zerre yeltenmemesi, fakat buna ragmen bu kadar unutulmaz bir işin ortaya çıkması, nereden bakarsanız tuhaf bir durum. Böylece Kechiche ‘gelmiş geçmiş en iyi aşk filmleri’ listesine bodoslama dalacak bir film armağan etti sinema dünyasına. Hepimize hayırlı olsun.
Birbirini seven bir çiftin olduğu her filme ‘aşk filmi’ diyoruz. Ve evet, bu filmler aşk filmleri olmasına ragmen aşkın binbir türlü halini anlatıyorlar. Örneğin “Blue…” da bir aşk filmi... Fakat sinema tarihinde aşk denilen hissi, bu kadar derinden, bu kadar iliklerimize işleyerek göstermeyi başaran az sayıda filmden biri olduğuna şüphe yok. Adele karakterine can veren aynı isimli Adele Exarchopoulos ciddi ciddi insan üstü bir performans sergiliyor. Bu kız, resmen oynamayı unutup hayattaki bu duyguları yaşamış hepimizden bile daha çok ‘biz’ oluyor. Tunuslu yönetmen Abdellatif Kechiche ise bu kadar yoğun hisler barındıran filmi çekerken, kamerasını mümkün olduğunca sinemasal yapaylıktan uzak, ama bir o kadar hayata yakın tutarak yine akıl kaçırtacak bir iş çıkarıyor. Bu filmde büyüleyici bir doğallık, inanılmaz bir gündelik hayat sıradanlığı ve yoğun bir gerçekçilik var… Filmin hikayeyle hiçbir derdinin olmaması (iki kız birbirine aşık olur), bir ‘şey’ anlatmaya zerre yeltenmemesi, fakat buna ragmen bu kadar unutulmaz bir işin ortaya çıkması, nereden bakarsanız tuhaf bir durum. Böylece Kechiche ‘gelmiş geçmiş en iyi aşk filmleri’ listesine bodoslama dalacak bir film armağan etti sinema dünyasına. Hepimize hayırlı olsun.