19 Temmuz 2012 Perşembe

before sunrise + before sunset

Before Sunrise (Richard Linklater) =2

Adamla kadın trende tanışıp, aptalca bir fikre kapılırlar. Trenden inecekler ve hiç bilmedikleri bir şehirde 'bir gün' geçireceklerdir. "Sadece bir fikir" dediğim bazı filmlerden oluşan bir janr var, benim uydurduğum. "Hiç tanışmamış bir çift, birlikte, hiç bilmedikleri bir şehirde vakit geçirseler ne olur?" sorusunu soran bu film, benim uydurduğum bu janra birebir uyuyor. Şüphesiz bu filmin sayısız hayranı var ve insanlar bu filmde kendilerinden çok büyük şeyler görmeyi başardılar. Örneğin ekşi'de biri: "sevdiğimize daha fazla vakit ayırmamız gerektiğini öğrendim" yazmış. Bense hayatımın en sıkıcı filmlerinden birini izlemiş oldum. Çünkü bana göre bu film, sadece bir fikirden ibaret ve film olmaya çalışmış bir film. Allah aşkına, o iki karakterden biri siz olsaydınız ve memleketinize döndüğünüzde bu 24 saati arkadaşınıza anlatsaydınız, ne anlatırdınız? Her bir konuşmayı ve her bir gidilen yeri anlatmaya kalktığınızda arkadaşınız size "sonuçta ne oldu? seviştiniz mi?" veya "telefonunu aldın mı?" diye lafınızı kesecektir. Filmin her bir anından derin derin anlamlar çıkaranlaraysa lafım yok. Ne güzel işte, sinekten yağ çıkarmak büyük başarı...

Before Sunset (Richard Linklater) =2

Tamam itiraf ediyorum: Ethan Hawke'ın oyunculuğundan da, oynadığı karakterden de tiksiniyorum. Böyle bir karakterin sevilecek ne tarafı var doğrusu anlayamıyorum (bu karakteri beğenen kadınlar ise tüylerimi diken diken ediyor). Bir de üstüne, o olaydan sonra kitap yazmış, ünlü olmuş, sonra da diyor ki: "seni bulma şansım sadece buydu." Yapmayın allah aşkına, bu kadar ucuz bir numara var mı? O gece iki kere sevişmişler, hatırladınız mı? Duyduğumda bir kahkaha attığımı anımsıyorum. Demek o karakter sevişebiliyormuş. Sinema nelere kadir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder