
Her şeyi başından belli bir belgesel bu. Zamanında Fransız bir jonglör, kafasına koyup, bin bir hengamenin ardından İkiz Kuleler arasına germeyi başardıkları bir ipte (telde) yürümeyi başarıyor. Marsh ama, bunu aksiyonu bol, merak uyandırıcı ve izleyicisini şaşırtmaya karar vermiş bir şekilde anlatmayı deniyor. Öyle ki zaman zaman kendimizi bu anlatıma kaptırıp çocukça bir umutsuzluğa, sonra birden alevlenen bir meraka, gereksiz bir endişeye kapılıyoruz. Ayrıca Marsh, elbette bir kahramanın hikayesini anlatarak yola çıkıyor, ama o kahramanın üzerine kendi yarattığı özel anlamlar yüklemiyor. Hatta alttan alta, bu olayın görünmeyen yüzünde başka şeylerin döndüğünü de fark edip bir ikilimde de kalıyoruz doğrusu, o meşhur ikilem: o inanılmaz ağır ve uzun kabloyu bin bir maharetle çeken ekip olmasaydı Petit yine bu Petit olacak mıydı? Yoksa kahramanlığın doğasında olan tam da bu mu?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder