Medem’in bu filmi birçok kişi tarafından hiç beğenilmedi ve filmografisindeki en zayıf halkalardan biri olarak görüldü. Film sahte entelektüelliğinden, kötü diyaloglarından tutun, komik sembol kullanımına ve amaçsız olmasına kadar bir sürü açıdan eleştirildi. Size şu kadarını söyleyeyim: bu filmin yönetmeni Bertolluci olsaydı izleyenler yere göğe koyamazlardı. Medem’in bu filmini izlerken aklıma Stealing Beauty, Midnight in Paris ve 9,5 Weeks geldi. Ortak noktaları şu: ilki Bertolucci’nin yarattığı ve olmak istediği, İtalya’nın uçsuz bucaksız ovalarında, Toscana’da yaratılan bir fantezi dünyası. İkincisi, kadınların, şarabın, jazz’ın ve entelektüellerin olduğu, Woody Allen’ın yarattığı fantezi dünyası. Üçüncüsü ise Adrian Lyne’ın bir seks ilişkisi üzerinden yarattığı ve bitmeye mahkum fantezisi... Room in Rome ise, açıkça görülüyor ki Medem’in erkek gözüyle baktığı ve kafasında canlandırdığı net bir rüya fantezisi. Birbirinden güzel iki kadının tüm film boyunca çıplak takıldığı, Avrupa’nın tarih kokan ve en güzel şehirlerinden biri olan Roma’nın mekan seçildiği; içinde aşk, seks, acı, pişmanlık olan ve muhteşem freskolarla müziklerin arz-ı endam ettiği bir görsel zevkler bütünü bu film. Yalanların aslında gerçeklerden birer parça olarak söylenmesi, aralara düşünmeye teşvik edecek müthiş nüansların konulması (aldatmak, kadınlık/lezbiyenlik, kadının babası kendisini değil de kardeşini taciz ediyor diye üzülmesi, fantezi/gerçeklik vb) ve filmin bilinçli bir kararla ayrılıkla bitmesi (fantezisine kapılmayan Medem) filmi küçük çaplı bir başyapıta dönüştürüyor.
Film eleştirilerinin bulunduğu bir blog'tur. Her filmin yanında 5 üzerinden yıldız vardır.
11 Ağustos 2012 Cumartesi
room in rome
Room in Rome (Julio Medem)=4,5
Medem’in bu filmi birçok kişi tarafından hiç beğenilmedi ve filmografisindeki en zayıf halkalardan biri olarak görüldü. Film sahte entelektüelliğinden, kötü diyaloglarından tutun, komik sembol kullanımına ve amaçsız olmasına kadar bir sürü açıdan eleştirildi. Size şu kadarını söyleyeyim: bu filmin yönetmeni Bertolluci olsaydı izleyenler yere göğe koyamazlardı. Medem’in bu filmini izlerken aklıma Stealing Beauty, Midnight in Paris ve 9,5 Weeks geldi. Ortak noktaları şu: ilki Bertolucci’nin yarattığı ve olmak istediği, İtalya’nın uçsuz bucaksız ovalarında, Toscana’da yaratılan bir fantezi dünyası. İkincisi, kadınların, şarabın, jazz’ın ve entelektüellerin olduğu, Woody Allen’ın yarattığı fantezi dünyası. Üçüncüsü ise Adrian Lyne’ın bir seks ilişkisi üzerinden yarattığı ve bitmeye mahkum fantezisi... Room in Rome ise, açıkça görülüyor ki Medem’in erkek gözüyle baktığı ve kafasında canlandırdığı net bir rüya fantezisi. Birbirinden güzel iki kadının tüm film boyunca çıplak takıldığı, Avrupa’nın tarih kokan ve en güzel şehirlerinden biri olan Roma’nın mekan seçildiği; içinde aşk, seks, acı, pişmanlık olan ve muhteşem freskolarla müziklerin arz-ı endam ettiği bir görsel zevkler bütünü bu film. Yalanların aslında gerçeklerden birer parça olarak söylenmesi, aralara düşünmeye teşvik edecek müthiş nüansların konulması (aldatmak, kadınlık/lezbiyenlik, kadının babası kendisini değil de kardeşini taciz ediyor diye üzülmesi, fantezi/gerçeklik vb) ve filmin bilinçli bir kararla ayrılıkla bitmesi (fantezisine kapılmayan Medem) filmi küçük çaplı bir başyapıta dönüştürüyor.
Medem’in bu filmi birçok kişi tarafından hiç beğenilmedi ve filmografisindeki en zayıf halkalardan biri olarak görüldü. Film sahte entelektüelliğinden, kötü diyaloglarından tutun, komik sembol kullanımına ve amaçsız olmasına kadar bir sürü açıdan eleştirildi. Size şu kadarını söyleyeyim: bu filmin yönetmeni Bertolluci olsaydı izleyenler yere göğe koyamazlardı. Medem’in bu filmini izlerken aklıma Stealing Beauty, Midnight in Paris ve 9,5 Weeks geldi. Ortak noktaları şu: ilki Bertolucci’nin yarattığı ve olmak istediği, İtalya’nın uçsuz bucaksız ovalarında, Toscana’da yaratılan bir fantezi dünyası. İkincisi, kadınların, şarabın, jazz’ın ve entelektüellerin olduğu, Woody Allen’ın yarattığı fantezi dünyası. Üçüncüsü ise Adrian Lyne’ın bir seks ilişkisi üzerinden yarattığı ve bitmeye mahkum fantezisi... Room in Rome ise, açıkça görülüyor ki Medem’in erkek gözüyle baktığı ve kafasında canlandırdığı net bir rüya fantezisi. Birbirinden güzel iki kadının tüm film boyunca çıplak takıldığı, Avrupa’nın tarih kokan ve en güzel şehirlerinden biri olan Roma’nın mekan seçildiği; içinde aşk, seks, acı, pişmanlık olan ve muhteşem freskolarla müziklerin arz-ı endam ettiği bir görsel zevkler bütünü bu film. Yalanların aslında gerçeklerden birer parça olarak söylenmesi, aralara düşünmeye teşvik edecek müthiş nüansların konulması (aldatmak, kadınlık/lezbiyenlik, kadının babası kendisini değil de kardeşini taciz ediyor diye üzülmesi, fantezi/gerçeklik vb) ve filmin bilinçli bir kararla ayrılıkla bitmesi (fantezisine kapılmayan Medem) filmi küçük çaplı bir başyapıta dönüştürüyor.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder