The Skin I Live in (Pedro Almodovar)=3
Almodovar tüm hayati temalarını böyle bir filmde bir araya getirip, kendi tarzından hayli uzak, ama tematik olarak bu tarzın zirveye ulaştığı bir film çekmiş. Bilimi akıl almaz emeller için harcayan modern bir Frankenstein’dan, cinsiyet kavramına kültür ve öz çatışması açısından bakan bu film erkeklere şöyle bir soru soruyor: “bir yıldır birlikte olduğunuz bir kadının bundan önce erkek olduğunu öğrenirseniz ne olur?” Dahası şöyle inanılmaz bir hamlesi de mevcut: bir kadına aşıksınız ama kadın lezbiyen olduğu için sizinle çıkmıyor. Bir anlığına bu kadınla sevişmek için kadın olmak ister miydiniz? Almodovar’dan benim öğrendiğim şeyse şu: ben net bir özcüyüm bu konuda. Dünyalar güzeli Elena Anaya benimle birlikte olmaya karar verse ve ben de filmdeki gibi onun bundan önce bir erkek olduğunu öğrensem kendisini bırakın öpmeyi, elini bile tutamam sanırım. Almodovar’ın başarısı da Banderas gibi bir erkeği, Anaya gibi bir kadınla öpüştürürken (akıl alır gibi değil ama) mide bulandırmayı başarması. Yine de çok iyi bir film değil The Skin I Live in. Hem her şeyiyle bu kadar üzerine oynadığı finalini başından belli ettiği, hem de yaratmak istediği atmosfere rağmen elindeki malzemenin fazla ‘didaktik’ olması nedeniyle. Cronenberg bambaşka bir film çıkarabilirdi bundan örneğin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder